Bülbülderesi Cemetery

Buraya nereden düşmüş burası diyeceğiniz bir yer. Hemen yanı başı roman populasyonuyla Selamsız mahallesi, biraz üst tarafı yürürken tedirgin hissedeceğiniz muhafazakar ve Türkçe duyamayacağınız bölgeler. Bir başka komşusu da bayağı nezih bir çevreye sahip Surp Garabed Ermeni kilisesi.

Burası Türkiyenin heryerindeki mezarlardan çok farklı. Öncelikle mezarları rastgele oransız bir şekilde değil, gayet nizami bir şekilde dizmişler. En azından arka kapıdan girdiğinizde sağınızda kalan kısımdaki mezarlar böyle. Mezar taşları gayet süslü ve heybetli.

Burası Sabatayistlere ait (ya da çoğunlukta olduğu demeliyiz sanırım) bir mezarlık. Selanikliler sokağındaki girişinden girdiğinizde sağda kalan taraf Kanyoncular, solda kalan taraf ise diğer mezheplere ait.

Mezarların çoğunda bir fatiha okumanızı isteyen cümleler vardı. İnternette yazılanlara göre buradakilerin fatihayla falan işi yok deniyordu, fakat durum böyle gözükmüyor. Mezar taşlarının çoğunda ölen kişiyle ilintili semboller, ve taşların bir çoğunun üzerinde porselen üzerine fotoğrafları basılmış. Gerçekten etkileyici bir ortam. Gitmenizi öneririm.

En kuvvetli vaizden öğüt almak isteyen buralara gelmeli. Burada bu mezarlık özelinde tüm mezarlıkları kastediyorum. Bitmek bilmeyen hırs ve emellleri sona erdiren daha gerçek ve ciddi bir şey bilmiyorum. Ölümden bahsediyorum tabii ki. Mezar taşları üzerinden psikolojik ve sosyolojik değerlendirmeler yapılabilir, yapılmalı. Kimler gelip kimler geçmiş. Kimseye kalmıyor bu dünya. Bir kere geliyorsun tadını çıkar anlayışından ziyade madem bir kere öleceğiz, tek bir hakkımız var onu da hakkıyla yerine getirelim zihniyetine sahip olmamız gerekiyor. Haktan başka kapımız yok. Ondan mütevellit mezarlıkları yalnız bırakmamak lazım. Her ne kadar Müslüman olmasalar da İbret için, Mezar taşlarını okumak için gitmek görmek lazım. Kıymetli kardeşim buraya kadar sabrettin okudun teşekkür ediyorum. Vaktini aldım ama inşallah faydalı olmuştur ...

Dünyanın en güzel kabristanlarından biri. Neden böyle söyledim? Mezarlıklara merakım var. İster arkeolojik, ister çağdaş olsun, mezarlık gezmeyi çok severim. Bülbülderesi Mezarlığı ile beni eş derecede etkileyen bir başka mezarlık Azerbaycan'da, diğeri ise Girit'te karşıma çıktı. Paris'te Ahmet Kaya'nın yattığı mezarlık da etkileyicidir ama Bülbülderesi neden en başka, anlatayım.

Selanik'ten gelen ve aslen yahudi oldukları ve Sabetay Sevi'ye bağlı kaldıkları bilinen Sabetaycıların mezarlığı olarak bilinir. Yahudiliklerini gizledikleri ve görünürde müslüman, hakikatte yahudi olarak yaşamaya devam ettikleri bilgisi mevcuttur. Bu sebeple, mezar taşlarındaki "Sırrımı söylemedim, gizli tuttum" gibi ibareler, inançlarını sakladıklarına ve buracığa da not düştüklerine yorulur. Bu mezarların hiçbiri kıbleye bakmaz. Hemen hepsi tamamen mermer ile kaplı, fotoğraflı, bakımlı, müthiş sözlerle donatılmış ve ziyaretçiye ey zair! diye seslenen satırlarla doludur.

Bakar bakmaz islama mensup olmadıkları hemen anlaşılır. Zaten kimseden fatiha da istemezler.

Mezarlığın giriş tarafı belediyeye ve hâliyle müslümanlara aittir. O kısım ile caddeye yakın diğer kısmı karıştırmayınız.

Bazı yorumlara bakıyorum, sabetaycıymış bunlar, yahudiymiş. Nefret içerikli cümleler kuruyorlar. İyi de kime ne? Sadece şu mahallede doğup bu dine mensup edildiniz diye dünyanın diğer dinlerine ve insanlarına nefret ve öfke kusma saçmalığını nerenizden uyduruyorsunuz? Onlarca din, onlarca mezhep, milyarlarca insan, sayısız yıldız, akıl almaz büyüklükte uzay, gezegenler, karadelikler içinde nesiniz ki, müthiş bir büyüklenme ile insanların mezarına tukaka ediyorsunuz?

Bülbülderesi mezarlığı müthiştir. İlham verir.

Herkes haddini, duracağı yeri bilsin...

Der Bülbülderesi Cemetery (Nachtigallenfriedhof) ist einer der bezauberndsten Friedhöfe in ganz Istanbul. Man kann ihn betreten, ohne um Erlaubnis fragen zu müssen und der Friedhofswärter führte mich gerne herum. Er zeigte mir das Grab vom Lehrer von Atatürk, von dem behauptet wird, dass er jüdischen Glaubens gewesen sei. Dieses Grab ist klein und unauffällig und kaum zu finden. Man muss vom Haupteingang vorne an der Ruine der Moschee eine ganze Weile geradeaus gehen und an der ersten großen Straße nach rechts abbiegen, wo es dann auf der linken Seite liegt. Die anderen Gräber sind teilweise wunderschön, mit Säulen, Bildern der Verstorbenen, Statuen versehen. Es wird behauptet, dass hier Sabbatisten liegen, Angehörige einer ehemaligen jüdischen Gemeinschaft. Aber man findet nirgendwo Hinweise darauf. Es gibt keine Ausschilderungen, aber viele uralte Gräber, alle mit dem muslimischen Hinweis, für die Seelen der Verstorbenen zu beten (Fatiha). Besonders schön ist es, dass der Friedhof auf einem Hügel erbaut wurde, den Nachtigallenhügeln, den hinab früher der Nachtigallenfluss floss. Man kann also, um ältere und noch prächtigere Gräber zu besichtigen, diesen Hügel hinaufsteigen und hat von oben einen herrlichen Blick über Üsküdar bis hin ins ferne Istanbul. Es ist sehr still, sehr grün, die Vögel singen und die Blumen blühen. Überall stehen Steinbänke, auf die man sich niederlassen kann. Eine Oase des Friedens und der Ruhe!

İstanbul’da az bilinen mezar taşlarıyla karakteristik ve ilginç mezarlıklardan biridir. Hakkında bir çok şey yazılıp çizilen bu mezarlık bence hem mimari hem tarihsel hem de sosyolojik bir bakış açısıyla gezilmeli. Mezarlıkta gezerken gözünüze birçok ilginç semboller ve figürler çarpabilir. Büyüdüğüm coğrafyadan olsa gerek, bu tür yerler ilgimi çektiği için çok detaylı gezer ve incelerim. Burada çektiğim birkaç kareyi de merak edenler için paylaşayım. Girişlerde bazen sıkıntı çıkarabiliyorlar, içeride bir akrabanız olduğu konusunda ikna oldukları zaman kapı girişinde görevlililer girişinize izin veriyor.

Muhsin Yazıcıoğluna vasiyeti vardı
beni senin gençlerin
tekbirleri ile defnetsinler
diye
aynısıda oldu.

Burası aynı zamanda "Selanikliler" mezarlığı olarak da bilinir.

İbret almak ister isen ölüm yeter

Allah mekanlarını cennet eylesin.

Mezar taşları incelenmeli

good

Fıstıkağacında bulunan mezarlık
Bitişiğinde güzel bir park var. Yeseminler kokuyor haziran başında parkta.Mezarlıktaki kabirlerde sanat işçiliği var. Etkileyici.

28 yıldır İstanbul'da ve bir ayağım Üsküdar'da olmasına rağmen ilk defa dün girip dolaştım( yıllar önce birkaç kez içinden geçtiğimi saymazsak)

Çektiğim resimlerin bazıları...

ATATÜRK'ün öğretmenliğini de yapan Şemsi Efendinin mezarı da burada. Fotoğrafını çektim🙂

Yolda yürürken park hoşuma gidince girmiştim. Parmaklıkların ve agaclar8n arkasına doğru bakınca içimi kaplayan haleti ruhiyeyi anlatamam.Orada bir mezarlık(kesinlikle sıradan değil) olduğunu bilmeyen için çok değişik gerçekten. Ve bu subjektif gelebilir her mezarlıkta hissedilen sen daha farklı bir duygu kaplıyor depderin bir boşluk sanki bir hayalet şehir gibi geldi ne biliim çok garipti.

Selanikli dönmelerin kendine has kültürel yapısı nı yansıtan mezarlık olup fevkalade mermer lşçiligiyle insanı alıp götürür yarihin izbeliklerine... Müslüman lıkla yahudilik arasında kalmış arafta indanlar...İlginç bir belgesel in konusu olabilecek kadar değerli bence...Gezilmeli ve ingiliz prof. Marc David Baer in ``Selanikli Dönmeler `` adlı eserini okuduktan sonra geziniz...

Uno de los cementerios más curiosos de Estambul, especialmente porque están enterrados aquí los seguidores de la secta judeo-musulmana Dönme, originarios de Salónica y seguidores del autoproclamado mesías Sabbatai Zevi.

Tras el intercambio de población tras la I Guerra mundial entre Grecia y Turquía, los Dönme fueron considerados musulmanes a todos los efectos y abandonaron Salónica, donde eran una comunidad dinámica y poderosa y se mudaron a Estambul, donde no pudieron mantener la comunidad unida y acabaron mezclándose con los turcos, provocando que en la práctica la comunidad se acabara por extinguir, aunque existen rumores que consideran que la comunidad viva de forma secreta.

El cementerio está lleno de tumbas con fotos de la época, lo cual lo hace muy interesante y único. Una de las tumbas más conocidas es la de Semsi Efendi, que fuera profesor de Atatürk que era natural de Salónica.