St. Gregory (Abughamrents) Church

It is one of the churches built in the city after Ani became the capital of the Bagratuni kingdom in 961. According to the inscriptions engraved on the facades, Krikor Pahlavuni and Shushan had the church built around 980 as the private chapel of the Pahlavuni family. There is a sundial engraved on the south wall and a carved inscription on the door, dating back to the 10th century. A different jamb design has been applied to each single-arched window.

Probably the most well-known of all the structures in Ani, a church with an impressive interior. There is a crow nest inside. People writing their names on the walls is just sad. Be sure to check out the valley nearby. Apparently there are many caves formerly used as dwellings on the valley walls on both sides. These have not been excavated and organized for tourism yet, but our guide informed us that it is possible to go down to the valley and to visit the caves.

Beautiful building, one of the most interesting in Ani but is really a shame to how is kept and all the graffitis inside the building. Even the information panel is half destroyed.

Beautiful and atmospheric place in a town of ghosts

Beautiful and mystical. Come and visit it if you're in Kars.

Church itself is very beautiful but interior walls are ruined with the random names of people and pickup lines carved and written by chalk on the walls. It angered me quite a lot to see this madness. A church has been standing there for almost thousand years and some uneducated people come here and give permanent damage to this marvellous structure!

The weather was really good there even during winter. Lots rabbits and church was amazing.

Ani Örenyeri'nin kuzeybatısında Bostanlar Deresi'nin üzerindeki surlara yakın plato üzerinde kurulan kilise M.S. 980 yılında Prens Pahlavuni tarafından yaptırılmıştır. Silindirik bir yapıya sahip olan kilise sekizgen kubbeli olup kubbenin temeli derin yüzeyi ayıran birbirine geçmiş ince sütunların desteklediği 6 kenar sütun üzerinde durmaktadır.

İlkokulda ders kitaplarında gördüğüm ve o günden beri gözümle görmek istediğim yapı. St. Gregory şapel kilisesi. Etrafında birçok kitabe var. Özellikle giriş kapısı üzerindeki göze çarpıyor. Halen ayakta ancak heran yıkılacak gibi duruyor. O yüzden ziyaret ederken temkinli olmanızı öneririm. Dış ve iç duvarlardaki aptalca yazılar olmasa daha güzel olacak.
İncelerken keyif aldığım bir yapıt. Kars merkeze ugradıysanız buraya vakit ayırmalısınız.

It is the structure that I saw in textbooks in primary school and have wanted to see with my own eyes ever since. St. Gregory chapel church. There are many inscriptions around it. It stands out especially over the entrance door. It is still standing, but it looks like it will collapse at any moment. That's why I recommend you to be cautious when visiting. It would be nicer without the stupid graffiti on the walls outside and inside. It is a work that I enjoyed examining. If you have visited the center of Kars, you should spare time here.

Kars Gezimizin en büyük durağı Ani Harabeleri. Beş sene önce geldiğimde basit bir giriş vardı. Şimdi ise ihtiyaçların giderildiği bir dikdörtgen avlu etrafında yapılan tuvaletler, mescitler, satış dükkanları, Kafe ve büfe göze batıyor. Bilet girişinden geçtikten sonra ilk göze çarpan aynı zamanda Ani Harabelerin simgesi olan St. Gregory of Abumarents şapel kilise. Hemen Türkiye - Ermenistan doğal sınırı olan Arpaçay Nehri'nin yanında bulunuyor. Muhteşem bir konumda bulunmaktadır.

Ani’yi çevreleyen surlardan iç kısma adım attığımızda, tarihi şehrin geniş bir alana yayılmış birçok kalıntısıyla karşılaşıyoruz. Yüzyıllardır insan eliyle süre giden tahribatın yanı sıra, büyük depremlerin de yaşandığı Ani’de ayakta kalmayı başarabilmiş 12 kenarlı St. Gregory of Abumarents şapeli kubbesi ile hala görkemli .Silindirik bir yapıya sahip olan kilise sekizgen kubbeli olup kubbenin temeli derin yüzeyi ayıran birbirine geçmiş ince sütunların desteklediği 6 kenar sütun üzerinde durmaktadır. Tek girişi, güneybatı cephede yer alan yapının 2012 yılında, bir dizi hatalı uygulamayla restore edildiği iddia edilmektedir. Kilisenin güney cephe duvarında oyma tekniği ile yapılmış bir güneş saati dikkat çekicidir.

78 hektarlık bir alanı kaplayan ve 4500 metre boyunca surla çevrili kentin en parlak dönemini yaşadığı 2. Smpat (977-989) ve oğlu Gagik (989-1020) döneminde nüfus 100.000’i geçtiği tahmin edilmekte.

Kırmızı taşlarla yapılmış Ani Katedrali’nin 1319’daki bir depremde tavanı, daha sonraki bir depremde ise başka bir köşesi yıkılsa da, bugün bile anıtsallığını koruyor.

Ani’yi çevreleyen surların iç kısmında, tarihi şehrin geniş bir alana yayılmış Bagratuni Ermenilerinden Bizanslılara, Selçuklulardan Gürcülere ve Osmanlılara kadar birçok kalıntıyı görmek mümkün. Ani’nin etrafını çevreleyen ve Bagratuni hanedanlığının savunma amaçlı yaptığı surlar, önce Bagratuni ile Bizans arasında, sonra Bizans ile Selçuklu arasında kanlı çatışmalara tanık oldu. Tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapan Ani, Ermeni mimarisinin seçkin örnekleriyle beraber, Gürcü ve Selçuklu mimarisinin de örneklerini taşıyor. İpek yolu üzerine kurulmuş olması Ani’yi, döneminin zengin kentleri arasına soktu ve öneminin artmasını sağladı.
ni 1319’daki depremde ağır hasar görmüş, daha sonra Timur tarafından ele geçirilerek tahrip edilmiştir. Buna rağmen 1535 Osmanlı-İran savaşında tamamen terk edilinceye dek, kentte bir nüfusun barındığı anlaşılmakta.

1877-78 Osmanlı-Rus savaşında Rusların eline geçen bölge, Birinci Dünya Savaşı sonrası Osmanlılar tarafından geri alındı. Ancak Ani platosu daha sonra yeni kurulan Ermenistan Cumhuriyeti’nin eline geçti. 1920’de, Kurtuluş Savaşı sırasında Ani son bir kez daha el değiştirdi ve Türkiye Cumhuriyeti sınırlarına dahil oldu.
78 hektarlık bir alanı kaplayan ve 4500 metre boyunca surla çevrili kentin en parlak dönemini yaşadığı 2. Smpat (977-989) ve oğlu Gagik (989-1020) döneminde nüfus 100.000’i geçtiği tahmin edilmekte.

Kırmızı taşlarla yapılmış Ani Katedrali’nin 1319’daki bir depremde tavanı, daha sonraki bir depremde ise başka bir köşesi yıkılsa da, bugün bile anıtsallığını koruyor.
1001 yılında Ermeni kralı 1. Gagik döneminde tamamlanan kilise, Ani’nin nüfus ve zenginlik bakımından dorukta olduğu döneme tanıklık etti. Bu kilisenin Ermeni mimarı Trdat daha sonra Bizans döneminde Ayasofya’nın kubbesini tamir etmişti.
Bölgedeki başka bir kilise ise Ermeni Bagratuni hanedanlığının sanatsal hünerlerinin bir göstergesi olarak kabul ediliyor. Bir zamanlar 19 kemeri ve kubbesi ile bir mimari harikası olan ve yöresel kızıl kahverengi volkanik bazalt taşından yapılan kilisenin kalıntıları bugün iskele yardımıyla ayakta duruyor. Bu kilisenin aynı zamanda İsa’nın gerildiği çarmıhın küçük bir parçasını da barındırdığı söyleniyor.

10. yüzyıl sonlarında kurulan Aziz Gregor Kilisesi 12 kenarlı şapeli ve kubbesi ile hala görkemli. 1900’lerin başında kilisede bulunan anıt mezarın Bagratuni Ermenilerinden Prens Grigor Pahlavuni’ye ait olduğu sanılıyor. Fakat Ani’deki diğer şeyler gibi bu mezar 1990’larda yağmalandı.

Bu kilisenin karşısında kayalara oyulmuş mağaralar bulunuyor. Bazı tarihçiler bunların Ani’den öncesine dayandığını söylüyor. Ani döneminde bu mağaraların mezar ve kilise olarak kullanıldığına işaret eden izler var ve 20. yüzyıl başlarında bu mağaralarda hala insanlar yaşıyordu.

Buradaki bir başka kilise ise Surp Kirkor Kilisesi. 1215’te inşa edilen kilisenin içi İsa ve Aydınlatıcı Grigor freskleriyle süslü. Uzmanlar dönemin Ermeni sanatında ayrıntılı fresklere rastlanmadığını, bu nedenle kilisedeki freskleri muhtemelen Gürcü ressamların yaptığını belirtiyor.

Bizanslıları Anadolu’dan çıkaran Selçuklu İmparatorluğu 1000’li yılların ortalarından itibaren bölgenin kontrolünü ele geçirdi. Fakat 1072’de Ani’nin yönetimini Kürt kökenli Müslüman Şeddadi hanedanlığına devretti.

Bu dönemde uçurum kenarında Ebul Manucehr Camii inşa edildi. Bugün ayakta duran minarenin 1000’li yılların sonunda inşa edilen orijinal camiye ait olduğu, asıl binanın is 12 veya 13. yüzyılda yapılan ekleme olduğu tahmin ediliyor.

Manucehr camiinin asıl işlevi ise hala bir tartışma konusu. Bir görüşe göre, bu yapının Ermeni Bagratuni hanedanlığına saray olarak yapıldığı, sonra camiye dönüştürüldüğüne inanıyor.

Restorasyon ve koruma altına alınması gecikmiş yerler. Birçok yapı neredeyse yok olmuş.

Ani ören yeri içerisinde en çok ayakta kalan yapı diyebiliriz fakat tarihimizi korumalıyız. Maalesef içerisi yazılar ile dolu.

Ani haberi kars ermenistan sınırında mutlaka görülmesi gerekli.

961 yılında Ani’nin Bagratuni krallığının başkenti haline gelmesinin ardından kentte inşa edilen kiliselerden bir tanesidir. Cephelere kazınmış kitabelere göre, krikor Pahlavuni ve şuşan, kiliseyi 980 yılı dolaylarında pahlavuni ailesinin özel şapeli olarak yaptırmıştır. Güney duvarına kazınmış güneş saati ve kapının üzerine 10. Yüzyıla ait oyma bir kitabe mevcuttur. Tek kemerli pencerelerin her birinde farklı bir söve tasarımı uygulanmıştır.

Una de las pocas construcciones armenias que quedan en pie.

980 yılında Prens Pahlavuni tarafından yaptırılan kilise, Abugamir Pahlavuni Kilisesi olarak da bilinir.

Hani harabeleri
Gezmek bir güne sığmaz

Ani Harabelerinin olduğu alan bir harika. Film seti gibi. Dolaşırken müthiş keyif aldım.